MURİS MUVAZAASI DAVALARI
KAHRAMANMARAŞ AVUKAT / GAYRİMENKUL HUKUKU
MURİS MUVAZAASI NEDİR?
Muris muvazaası, bir kimse mirasçısını miras hakkında yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışladığı tapulu taşınmazını tapu sicil memurluğunda yaptığı resmi sözleşmede satış gibi göstermek suretiyle devretmişse buna muris muvazaası denir.
Bu davalarda asıl önemli husus murisin mal kaçırma iradesinin olup olmadığının tespit edilmesidir. Muris muvazaasında, miras bırakanın iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olup olmadığını, her somut olayın durumuna göre delilleri de dikkate alarak hakim değerlendirmelidir. Miras bırakanın mal kaçırma kastının olduğuna yönelik delil olması durumunda muris muvazaasına yönelik işlem yapılmalıdır.
Türk Borçlar Kanunun genel hükümleri dışında hukukumuzda muris muvazaası ile ilgili bir düzenlenme mevcut olmayıp, uygulamada mesele 01.04.1974 tarih 1974/1-2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu ve benzeri kararlar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
+Yargıtay 1. HD., 1992/6489E., 1992/9407 K. ‘…Muris muvazaası davalarında 01/04/1974 tarih ½ sayılı inançları birleştirme kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılıp miras bırakanın gerçek amacı, tarafların özel durumları, ülkenin ve bölgenin gelenek, görenek ve toplumsal eğilimleri, yaşamın gerçekleri, hayatın olağan akışı göz önünde bulundurularak saptanmalıdır…’
MURİS MUVAZAASI NEDEN YAPILMAKTADIR?
Miras bırakanın, mirasçıların bir kısmından ya da tamamından mal kaçırmak ve mirasçıların daha sonra mal kaçırmaya yönelik yapacağı itirazları ve açacakları davaları önlemek adına yapılmaktadır. Kısacası miras bırakan, mirasçılara aldatma amacı taşımaktadır. Uygulamada en çok satış ve ölünceye kadar bakma sözleşmeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
MURİS MUVAZAASI DAVASININ KONUSU NELERDİR?
Muris muvazaasının konusu sadece tapulu taşınmazlardan oluşmaktadır. Tapusuz taşınmazlar ya da taşınır mallar muris muvazaası davasına konu olamazlar.
Bu dava ile davacı, muvazaalı sözleşmenin geçersizliğini, bu geçersiz sözleşmeye dayanılarak oluşan tapu kaydı var ise iptalini ve payı oranında adına tescilini veya terekeye döndürülmesini isteyebilir.
+Yargıtay HGK., 11/06/1976 tarihli, 2/476-1 sayılı karar ‘…Taşınır malların satış şeklinde gösterilen muvazaalı bir sözleşme ile mirastan mal kaçırma kastıyla da olsa bağışlanması hukuken geçerlidir. Çünkü taşınır malların satışı ve zilyetliğin devri konusunda yasada bir geçerlilik şekli öngörülmemiştir. Mirasçı olan davacıların ancak tenkis hükümlerine dayanarak davalının dayandığı satış sözleşmesindeki tasarrufun tenkisini dava hakları vardır…’
TAPUSUZ TAŞINMAZLARA İLİŞKİN MURİS MUVAZAASI DAVASI AÇILABİLİR Mİ?
Muris muvazaasından söz edebilmemiz için 01/04/1974 tarih, 1/2 sayılı YİBK da vurgulandığı üzere, devredilen taşınmazın mutlak suretle tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması gerekir. Tapusuz taşınmazlar hukuken taşınır mal niteliğindedir ve devrine ilişkin sözleşmeler hiçbir şekil şartına bağlı olmadığından geçerlidir. Taşınır malların satış şeklinde gösterilen muvazaalı bir sözleşme ile mirastan mal kaçırmak kastıyla da olsa bağışlanması hukuken geçerlidir. Çünkü taşınır malların satışı ve zilyetliğinin devri konusunda yasada bir geçerlilik şekli öngörülmemiştir. Bu tür sözleşmeler hakkında 01/04/1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı yoktur. Yani tapusuz taşınmazların devrine ilişkin muvazaa nedeniyle iptal davası açılmaz.
KADASTRO TESPİTİ SIRASINDA DEVREDİLEN TAŞINMAZLARA İLİŞKİN MURİS MUVAZAASI DAVASI AÇILABİLİR Mİ?
Miras bırakan mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazın tespitini temlik etmek istediği kişi üzerine yaptırarak o kişi adına tapu oluşmasını sağlarsa burada muris muvazaasından söz edilemez.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13/B maddesi uyarınca tapu malikinin tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazın zilyedi adına tespit ve tesciline ilişkin olurunu imzalı beyan ile bildirmesini resmi memur huzurunda tescil isteme beyanı ile eş değerde görmüş, taşınmazın devrinde resmi şeklin tamamlandığını kabul etmiştir. Muris muvazaasının unsurlarından görünürdeki işlem, gizli işlem ve muvazaa anlaşması mevcut değildir. Sadece miras bırakanın mirasçıları aldatma kastı söz konusudur. Bu da tek başına işlemin muvazaa nedeniyle geçersizliği sonucunu doğurmaz ve işlemin iptali istenemez. Miras bırakanın taşınmazın tapulama tespiti sırasında verdiği muvafakate ilişkin yaptığı işlem şekil yönünden hukuka uygundur, burada muvazaadan söz edilemez.
KADASTRO TESPİTİNDEN ÖNCE DEVREDİLEN TAŞINMAZLARA İLİŞKİN MURİS MUVAZAASI DAVASI AÇILABİLİR Mİ?
Miras bırakan taşınmazı aslında bağışladığı halde satış gibi göstererek muvazaalı şekilde temlik etmiş, ölümünden sonra temlik edilen taşınmazın tapulama tespiti yapılarak devralan kişi üzerine tespit edilmiş ve tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. Maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü süre geçmişse, mirasçıların şekil noksanlığına dayanarak tapu iptalinin istemelerine olanak yoktur.
Muvazaalı temlik, tapulama tespitinden önce yapıldığından ve miras bırakan da tespitten önce ölüp mirasçıların miras ve buna bağlı dava açma hakları tespitten önce doğduğundan tespit öncesi nedene dayanılmış demektir. Söz konusu hak düşürücü süre geçtikten sonra şekil noksanlığı incelenmez.
MURİS MUVAZAASI NASIL İSPATLANIR?
Muris muvazaasına ilişkin dava açan mirasçı, murisin yaptığı işlemin tarafı olmadığından üçüncü kişi kabul edilmektedir. Üçüncü şahıs olan mirasçı; muvazaa anlaşmasının dışında kalan, muvazaa anlaşmasına katılmayanlardır. Muvazaa anlaşması taraflar arasında gizli olarak yapılmaktadır. Bu nedenle üçüncü kişilerin muvazaa anlaşmasını ele geçirmeleri veya sözleşmenin taraflarını bağlayacak başka bir yazılı belge bulmaları çok zordur. İşte bu nedenle uygulamada ve öğretide muris muvazaası nedeniyle dava açan mirasçıların iddialarını her türlü delil ile ispat edebileceği kabul edilmektedir.
MUVAZAALI TAŞINMAZIN 3. KİŞİYE DEVRİ HALİNDE MİRASÇILAR TAPU KAYDININ İPTALİNİ TALEP EDEBİLİRLER Mİ?
Taşınmazın 3. kişiye devri halinde önemli olan ve araştırılması gereken husus devralanın iyiniyetli olup olmadığıdır.
Türk Medeni Kanunun 1023. maddesi uyarınca ‘…Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur…’
Taşınmaz iyiniyetli üçüncü kişiye devredilmişse, bu kişiye karşı şekil noksanlığı ileri sürülemez ve tapu kaydının iptali istenemez.
MURİS MUVAZAASI DAVALARINDA ZAMANAŞIMI NE KADARDIR?
Muvazaalı sözleşme baştan itibaren geçersiz olup, ileri sürülmesi için herhangi bir zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Yani söz konusu geçersizlik her zaman ileri sürülebilir. Muvazaalı sözleşme geçersiz olduğundan taraflar için herhangi bir alacak veya borç doğmaz. Muvazaalı sözleşmenin geçersizliği taraflardan biri veya onların külli halefleri tarafından her zaman ileri sürülebilir. Taraflar muvazaa nedeniyle geçersizliği ileri sürmeseler dahi hakim, sözleşmenin muvazaalı olduğunu re’sen dikkate alabilir. Muvazaa nedeniyle geçersiz olan bir sözleşme, belirli bir sürenin geçmesiyle veya tarafların bu sözleşmeye icazet vermesiyle geçerli hale gelmez. Taraflar sözleşmenin geçerli olmasını istiyorlarsa yeniden yapmak zorundalar.
+Yargıtay HGK., 2014/1-560 E., 2015/2371 K. ‘…Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir. Muvazaa iddiasına dayalı davaların zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği yargısal uygulamayla benimsenmiştir. Muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünürdeki işlemin geçerli hale gelemeyeceği kuşkusuz bulunduğundan, muvazaa iddiası her zaman ileri sürülebilir. Bu nedenle muvazaa iddialarında zamanaşımı kabul edilmemiştir. Öyle ise yasanın kişilere tanıdığı bir hakkın kullanılması da kötü niyetle bağdaştırılamaz. Kaldı ki, işlemin muvazaalı olduğunun belirlenmesi durumunda işlemin tarafı olan kişiler iyi niyetli olamayacakları gibi süre geçmekle de iyi niyetli kabul edilmelerine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Öte yandan, davaya konu bir parsel yönünden miras bırakanın üçüncü kişiden bedelini ödeyerek satın alıp davalılar adına tescil ettirmesi şeklindeki işlem (gizli bağış) yönünden İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, koşulların bulunması halinde Türk Medeni Kanununun tenkis hükümlerinin uygulanması suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği açıktır…’
MURİS MUVAZAASI DAVALARINDA DAVACI VE DAVALI KİMLERDİR?
Muris muvazaası davalarında davacı saklı pay sahibi olsun veya olmasın murisin mirasçılarıdır.
Dava açan mirasçının muvazaalı temlik tarihinde mirasçı olması gerekmez, daha sonra mirasçı olan kişilerin de dava açma hakkı bulunmaktadır. Örneğin, miras bırakanın taşınmazı devrettiği tarihte henüz ana rahmine düşmemiş olan çocuğunun veya daha sonra evlendiği eşinin dava açmasına bir engel bulunmamaktadır.
Davalı ise lehine muvazaalı işlem yapılan kişi, onun mirasçısı veya muvazaalı ya da kötü niyetli olarak taşınmazı devralan ikinci ve sonraki el durumunda bulunan şahıslardır.
MURİS MUVAASI DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME HANGİSİDİR?
Mahkemelerin görevi dava konusuna göre belirlenir. İnançlı işlem, namı müstear, İİK 227 ve devamı maddelerine göre açılan sözleşmenin iptali ve muris muvazaası gibi davalarda genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Taşınmazlara ilişkin davalarda taşınmaz malın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Taşınmazlara ilişkin yetki kuralı kamu düzeninden olup, mahkemece re’sen dikkate alınır. Diğer davalarda ise genel yetkili mahkemeler yetkilidir.