İŞ DAVALARINDA ZAMAN AŞIMI
ZAMANAŞIMI NEDİR?
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım yönünden kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ancak kısmi davadaki miktar, kısmi davanın açıldığı dava tarihine göre geriye doğru belirlenen zamanaşımı süresini kapsar. Bakiye alacak talep edildiği tarihe göre geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalıyor ise zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir. Kısaca kısmi davadaki alacak miktarı belirlendiği tarihten itibaren öncelikle ileriye doğru gerçekleşen alacak için mahsup edilmeli, bakiye alacak ise ondan sonraki süreyi kapsamalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu 32. madde uyarınca; Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.
Zamanaşımı hususu ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 146. madde uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 147. madde uyarınca; Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
- Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
- Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
- Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
- Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
- Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
- Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.
6098 sayılı kanunun 147. maddesiyle ile yapılan düzenleme sonucu; ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram, genel tatil, ikramiye, ilave tediye prim gibi dönemsel alacaklarda zamanaşımının eski kanun döneminde olduğu gibi 5 yıl olacağı kabul edilmiştir.
7036 sayılı kanun ile yapılan değişiklik sonucu 4857 sayılı İş Kanunu’na Ek 3. madde getirilerek feshe bağlı kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, kötüniyet tazminatı ve iş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan alacaklar için 5 yıllık zamanaşımı süresi getirilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu Ek 3. Madde uyarınca;
İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır.
a)Kıdem tazminatı.
b)İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.
c)Kötüniyet tazminatı.
d)İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.
4857 sayılı İş Kanunu Geçici 3. Madde uyarınca; Ek 3’üncü madde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra sona eren iş sözleşmelerinden kaynaklanan yıllık izin ücreti ve tazminatlar hakkında uygulanır.
Ek 3’üncü maddede belirtilen yıllık izin ücreti ve tazminatlar için bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri, değişiklikten önceki hükümlere tabi olmaya devam eder. Ancak zamanaşımı süresinin henüz dolmamış kısmı, ek 3’üncü maddede öngörülen süreden uzun ise ek 3’üncü maddede öngörülen sürenin geçmesiyle zamanaşımı süresi dolmuş olur.
ZAMANAŞIMI DEFİ NASIL KULLANILIR?
Zamanaşımı bir defi olup mahkeme tarafından re’sen dikkate alınamaz. Bu nedenle yasal süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 317-319 madde uyarınca; İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başladığı için zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir.
Cevap dilekçesi verme süresinin uzatıldığı hallerde zamanaşımı defi ileri sürme süresi bu sürenin sonuna kadar uzar.
+Yargıtay 22. HD., 2016/32972 E., 2016/29092 K. ‘…Somut olayda, dava dilekçesi davalı … Bakanlığı’na 26.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bakanlık vekili 02.10.2013 tarihinde, iki haftalık kanuni süre içerisinde mahkemeye başvurarak cevap süresinin uzatılması talebinde bulunmuştur. Mahkemece, cevap süresinin iki hafta uzatılmasına ilişkin verilen karar, davalı bakanlık vekiline 23.10.2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve 22.10.2013 tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. Bu durumda, davalı … Bakanlığının kanuni süresi içerisinde dava dilekçesine karşı zamanaşımı def’inde bulunduğu kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir. İlk İtirazlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu 116. maddesinde sayımış olup, zamanaşımı def’i bir ilk itiraz olmadığından, mahkemece, cevap süresinin uzatılması talebinde, süresi içerisinde ilk itiraz niteliğinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığı belirtilerek sonuca gidilmiş olması hatalıdır…’
ISLAH EDİLEN MİKTARA KARŞI ZAMANAŞIMI DEFİ KULLANILABİLİR Mİ?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 317-319 madde uyarınca; Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması halinde ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde ıslah edilen kısımlar yönünden zamanaşımı definde bulunulabilir.
+Yargıtay 9. HD., 2006/5032 E., 2006/26967 K. ‘…Davalı vekili, davacının ıslah dilekçesine karşı süresinde zamnaaşımı definde bulunmuştur. Islah yeni bir talep olduğundan, davalının ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulması mümkündür.
Bu nedenle ıslahla talep edilen fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden ıslah tarihinden geriye doğru son 5 yıl içinde oluşan alacakların bilirkişiden ek rapor alınarak belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Davalının süresinde ıslah işlemine karşı yaptığı zamanaşımı definin mahkemece nazara alınmaması doğru değildir…’
SÜRESİ İÇERİSİNDE ZAMANAŞIMI DEFİ İLERİ SÜRMEYEN YA DA CEVAP DİLEKÇESİ VERMEYEN ZAMANAŞIMI DEFİNDE BULUNABİLİR Mİ?
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmemişse zamanaşımı definde bulunulması davacının açık muvafakati hariç mümkün değildir.
Yargıtay son dönemde verdiği kararlarda süresi içerisinde cevap dilekçesi vermiş olmakla birlikte zamanaşımı definde bulunmayan tarafın cevap dilekçesinin ıslahı yolu ile zamanaşımı definde bulunmasını kabul etmiştir.
+Yargıtay HGK., 2010/9-629 E. , 2011/70 K. ‘…Yukarıda belirtildiği üzere, zamanaşımı maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i ve savunma aracı olup, davanın başında, süresinde verilecek cevap dilekçesinde (veya sözlü yargılama usulünde ilk oturumda esasa girişilmeden önce) ileri sürülmelidir.
Zamanaşamı def’inin, yukarıda belirtilen aşama geçildikten sonra ileri sürülmesi, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi anlamına gelir. Bu durum ise, karşı tarafın izni(açık veya zımni) olmaksızın ya da ıslah yoluna gidilmezse geçerli değildir.
Zamanaşımı def’i, unutma veya benzeri nedenlerle, davanın başında ileri sürülmemiş olabilir. Daha sonra bu durumun farkına varılırsa, ıslah yoluyla ileri sürülebilmesi gerekir.
Aynı zamanda silahların eşitliği ilkesinin zorunlu bir sonucu olarak; davalının ıslah yolu ile savunmasını genişletebilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmalı; dolayısıyla zamanaşımı def’inin sonradan ıslah yolu ile ileri sürülebileceği kabul edilmelidir…’
BELİRSİZ ALACAK DAVALARINDA ZAMANAŞIMI DEFİNDE BULUNABİLİR Mİ?
İşçilik alacaklarına ilişkin davaların belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağına ilişkin mahkemelerin ve Yargıtay’ın uygulaması farklılık gösterse de belirsiz alacak davası açma şartlarının olduğu işçilik alacaklarına ilişkin dosyalarda zamanaşımı davanın açılmasıyla kesilir ve süreler işlemez, bu nedenle daha sonra değer artırım ya da ıslah dilekçesiyle dava miktarı artırılsa dahi zamanaşımı definde bulunulamaz.
+Yargıtay 9. HD., 2015/23150 E., 2018/19869 K. ‘…Belirsiz alacak davasında, dava tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 157. maddesi uyarınca, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Bu nedenle yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden, davacının talep artırım dilekçesi üzerine ileri sürülen zamanaşımı definin de sonuca bir etkisi olmaz.
Davacı vekili dava dilekçesi ile davasını belirsiz alacak davası olarak açmıştır.27.05.2015 tarihinde müddeabihin artırılması dilekçesi vermiştir. Davalı vekili ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de, bu def’inin hukuki değeri olmadığından zamanaşımı def’i dikkate alınarak fazla mesai ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağının zamanaşımı def’ine değer verilerek yazılı şekilde hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…’
ZAMANAŞIMI KESİLMESİ NEDİR VE KESİLDİĞİ TAKDİRDE SÜRELER NASIL İŞLER?
Zamanaşımının kesilmesi, borçlunun veya alacaklının veya hakimin belli fiillerinin sonucu olarak, işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır.
Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar. Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımının aynıdır. Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse, yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır.
+Yargıtay 9. HD., 2016/22188 E., 2019/20240 K. ‘…Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece, bilirkişi raporundaki dava tarihinden geriye 5 yıllık ve 10 yıllık zamanaşımı hesaplamalarından 10 yıllık zamanaşımı seçenekli hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur. Mahkemenin 10 yıllık zamanaşımı süresinin kabul edilme gerekçesi hükümde yer almamıştır. Ancak aynı Mahkemenin Dairemiz temyiz incelemesinden geçen 2019/4382, 2018/10223, 2016/7474 esas sayılı bozma ilamlarında toplu iş sözleşmesinin geçici 2. maddesi hükmünün zamanaşımını kestiğinin kabul edildiği belirtilmiştir. Bahsi geçen toplu iş sözleşmesi maddesinde “Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden 2005 yılında İl Özel İdarelerine devredilen işçilerden dava açmamaları veya açılmış dava varsa bu davadan feragat etmeleri kayıt ve şartıyla Köy Hizmetlerinde Mevsimlik İşçilik statüsünde çalıştıkları sürelerin derece ve kademe terfiinde dikkate alınması yönündeki Şanlıurfa 2. İş Mahkemesinin 2012/891 Esas ve 2013/226 karar nolu 25.01. 2013 tarihli gerekçeli kararı ve Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 18.03.2013 tarih ve 2013/5910 Esas, 2013/3266 Sayılı Kararı emsal alınarak gerekli intibak işlemleri yapılır.” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Bu hükümde, dava açmama veya açılmış davadan feragat etme şartıyla gerekli intibak işlemlerinin yapılacağı belirtilmiş olup, mevcut şart ve düzenleme içeriği dikkate alındığında bu maddenin, zamanaşımını kesen ikrar olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Mahkemenin aksi yöndeki kabulü hatalıdır.
Öte yandan, davalı işverence dava konusu edilen bir kısım alacak için 23/12/2013 tarihinde ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu ödeme (ait olduğu alacak bakımından), işlemekte olan zamanaşımını kesen bir sebeptir. Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra gerçekleşen ödeme ise, kesme yönünden bir sonuç doğurmaz. Zamanaşımının kesilmesi demek, borçlunun veya alacaklının veya hakimin belli fiillerinin sonucu olarak, işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır. Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar. Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımının aynıdır. Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse, yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır. Bu genel kurala, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 156/2. maddesinde ( mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’ndaki karşılığı madde 135/2) “Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.” şeklinde istisnai hal kabul edilmiş ise de, anılan madde hükmünün Şanlıurfa 2. İş Mahkemesinin 2012/891 Esas ve 2013/226 karar nolu 25.01. 2013 tarihli gerekçeli kararı ve Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 18.03.2013 tarih ve 2013/5910 Esas, 2013/3266 Sayılı Kararından sonra alacağın talep edilebilir hale geldiği düşüncesi ile somut olaya, uygulanma kabiliyeti de yoktur.
Anılan sebeplerle, hüküm altına alınan alacakların tamamının beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, ödeme tarihi itibariyle işlemekte olan zamanaşımının (ait olduğu alacak bakımından) kesildiği, başka bir anlatımla; ödemenin, ödeme tarihinden itibaren geriye doğru beş yıllık dönemde muaccel hale gelmiş alacak için işlemekte olan zamanaşımını kestiği hususları ile yukarıda yazılı maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, davalı tarafın zamanaşımı def’i yeniden değerlendirilmelidir…’